- Prof. Dr. Selva Demiralp
- Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi
Güncelleme 22 dakika ilkin

Kaynak, Getty Images
Siyaset yapıcıların ekonomik tahminleri neden önemlidir? Zira iktisat politikalarının tesirleri sadece birkaç yıl içinde gözlemlenebilir. Buna karşılık yatırım sonucu, harcama sonucu, tutum sonucu alan fertleri öncesinden yönlendirebilmeniz gerekir. Bu yüzden attığınız siyaset adımlarıyla varmak istediğiniz hedefleri öncesinden söyleyerek ekonomide ileriye dönük kararların daha etkili alınmasına katkı verirsiniz.
Doğru tahmin ve yönlendirmenin önemini bir örnek üstünden anlatalım. Diyelim ki İstanbul’u geziyorsunuz. Zamanı yarımadayı dolaştıktan sonrasında metroya yönelip Yenikapı istasyonuna geldiniz. İstasyonda rastgele bir trene atlamazsınız. Ilkin haritadan gitmek istediğiniz yöne giden trenin hattını belirleyip o hattaki trene binersiniz.
Metro haritası bir nevi “orta vadeli plandır”. Bindiğiniz trenin ileri bir vadede (diyelim otuz dakika sonrasında) nereye varacağına dair size bir informasyon verir.
Hafta sonu hükümet tarafınca açıklanan Orta Vadeli Plan (OVP) de benzer bir işleve haiz. Ekonominin parçası olan bireylere uzun solukta bindikleri trenin hangi istikamete gittiğine dair informasyon vermek amacı güdüyor.
Metro örneğinden devam edersek, diyelim ki yolculuktan bir süre sonrasında bir anons yapılıyor ve trenin güzergahının değişmiş olduğu haber veriliyor.
Siz Bölme’e gitme planı yapmış olup yeşil M2 hattına binseniz de kendinizi kırmızı hattaki Şirinevler’de buluyorsunuz.
Ve gene diyelim ki bu tür anonslar istisnai bir durum olmaktan çıkıp genel uygulamaya dönüşüyor.
O noktada artık metro haritasının ve hatların ileriye yönelik planlama ve bilgilendirme fonksiyonları kalmaz.
Kafa karıştırmanın ötesinde, istediğiniz yere gidemediğinizi fark ettiğinizde artık değişik ulaşım alternatifleri aramaya başlarsınız.
Iyi mi ki metro haritasında belirtilen güzergah yolculuğun ortasında değişirse metro haritasının bir fonksiyonu kalmazsa OVP’de verilen tahminler de biz yol aldıkça değişiyorsa bu tür bilgilendirmelerin bir informasyon kıymeti olmaz.
Şekilde 2021 yılı için önceki OVP’lerde yer edinen enflasyon ve gelişme tahminlerinin süre içinde ne şekilde revize edildiğini ve gerçekleşen değerleri görüyoruz.
Bu şekiller bizlere ne konu alıyor?
1) Uzun vadelere ilişkin tahminler işlevsel değil
2019 ve 2020 OVP’leri itibariyle 2021 yılı için verilen gelişme ve enflasyon sayıları sırasıyla yüzde 5 ve yüzde 6 olarak durağan(durgun) tutulmuş. Birkaç yıl sonrasına dair tahminler yapılırken “potansiyel gelişme rakamına yakın bir gelişme” ve “enflasyon hedefine yakın bir enflasyon” rakamı koymanın ötesine bir planlama yapılmadığını söyleyebiliriz. Peki bu hedeflere yaklaşmak için bir çaba gösteriliyor mu? İşte esas sorun orada başlıyor.
2) Vade kısaldıkça hedef hızla değişiyor
2021 yılına yaklaştıkça bu seneye ilişkin hedeflerin revize edildiğini, gelişme tahmininin potansiyel gelişme oranından, enflasyon tahmininin enflasyon hedefinden hızla uzaklaşmaya başladığını gözlemiyoruz.
Daha da vahimi, 2021 senesinin son çeyreğinde gelen OVP tahminlerinde bile bırakalım uzun vadeyi, dörtte üçü tamamlanmış olan seneye ilişkin tahminde bile ciddi bir yanılma oranı bulunduğunu gözlüyoruz.
Öyleki ki, 2021 Eylül ayında gösterilen OVP (2022-2024 süreci) o yıl için yüzde 9 gelişme öngörürken gerçekleşen gelişme yüzde 11.4, enflasyon tahmini yüzde 16.2 iken gerçekleşen enflasyon yüzde 36 olmuş.
Bir hedef koymak, o hedefe ulaşmak için çaba sarf edilmiş olduğu süre anlamlı oluyor. Eğer Yenikapı’da bindiğiniz Bölme treni kendisine çizilmiş olan yeşil hattı takip etmezse Bölme’e varamıyor.
Enflasyon, gelişme ve öteki makroekonomik göstergelere dair bazı hedefler koyduktan sonrasında o hedeflere ulaşmak için lüzumlu politikaları uygulamazsanız bambaşka bölgelere savrulabiliyorsunuz.
3) İçsel tutarsızlıklar hedeften sapmayı kaçınılmaz kılıyor
Hedeften sapılmasının mühim bir sebebi kendi içinde tutarlı hedeflerin konulmamasından kaynaklanıyor. Aynı tren hem Bölme’e hem de Esenler’e gidemiyor. Bir tercih yapmanız gerekiyor.
OVP’de senelerdir gelişme ve enflasyon hedeflerinin birbiri ile tutarlı olmadığını görüyoruz. Bir taraftan düşük faiz politikası ile büyümeyi yüksek tutup öteki taraftan da enflasyonu düşürebilmek mümkün değil.
Son OVP rakamlarında 2021’deki yüzde 11,4’lük büyümeyi takiben 2022-2025 döneminde potansiyele daha yakın bir gelişme hedefine geçildiğini görüyoruz (yüzde 5-5.5 civarı).
Potansiyel gelişme oranı, bir ekonominin uzun vadeli üretim kapasitesini tam olarak değerlendirdiği süre elde etmiş olduğu gelişme oranıdır.
Uzun vadeli, sürdürülebilir gelişme oranı olarak da bilinir. Potansiyelin üstünde bir gelişme enflasyonist baskıyı artırır.
Meydana getirilen araştırmalar, Türkiye ekonomisinde 2015 sonrası dönemde verimlilik artışı kaydedilememesi, yatırım iştahının oynak bir seyir izlenmesi sebebiyle potansiyel gelişme oranının yüzde 5’lerden 3’ler seviyesine düştüğüne işaret ediyor.
İşte bu aşamada bir tutarsızlık ve bunun sonucunda da 2025 yılına yaklaştıkça kaçınılmaz olan bir revizyonun sinyallerini şimdiden görebiliyoruz.

Kaynak, Getty Images
Tren bir kez daha güzergah değiştirecek şeklinde görünüyor. Zira hem potansiyele yakın (ve hatta potansiyelin üstünde) büyüyüp hem de enflasyon düşürebilmek kolay değil.
2022 sonu itibariyle muhtemelen yüzde 90’lara doğru revize edilecek enflasyonu üç yıl içinde yüzde 11’e düşüreceksek gelişme iyi mi yüzde 5’lerde duracak?
2001 sonrası dönemde merkez bankası bağımsızlığı, sıkı para politikası, sıkı maliye politikası, liyakatli kadrolar, ve yapısal reformların yarattığı güvenle “yüksek gelişme ve dezenflasyon” geldi.
Bu zamanda uygulanan sıkı para politikası enflasyon beklentilerini aşağı çekerken yaratılan öngörü ve itimat ile canlanan yatırımlar potansiyel büyümeyi artırdı.
Bu şekilde hem yüksek gelişme hem de dezenflasyon mümkün oldu. 2022 sonrası bu şekilde bir dönüşüm öngörülüyor olabilir mi?
Yoruma kapalı.