
Kaynak, Getty Images
- AB’nin 2022 raporuna bakılırsa Türkiye’deki demokratik kuruluşların fonksiyonlarında ciddi noksanlıklar var ve demokratik alandaki gerileme devam ediyor.
- Güneydoğu’daki durumun kaygı verici bulunduğunu, insan hakları ve ifade özgürlüğündeki gerilemenin ciddi şekilde sürdüğünü raporlayan AB, Doğu Akdeniz’de Kıbrıs Cumhuriyeti ve Yunanistan ile yaşanmış olan gerilimden Türkiye’yi görevli tuttu.
- AB, Merkez Bankası’nın güçlü bir siyasal baskı altında bulunduğunu, uygulanan iktisat politikasının enflasyon ve fiyat artışına niçin bulunduğunu kaydetti.
- Türkiye’nin sığınmacılar mevzusundaki politikasını öven AB, Ankara’nın Rusya-Ukrayna harbinde oynadığı arabulucu role de işaret etti.
23 dakika ilkin
AB, Batı Balkan ülkeleri ve Türkiye için 2022 Genişleme Paketi’ni ve ülke raporlarını deklare etti.
Türkiye için hazırlanan 140 sayfalık rapor, bilhassa demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü benzer biçimde temel mevzularda gerilemenin sürdüğünü ve üyelik için lüzumlu olan AB müktesebatına uyum mevzusunda bir ilerleme olmadığını kayda geçirdi.
Demokratik gerileme devam ediyor

Kaynak, Getty Images
AB’ye bakılırsa, Türkiye’nin demokratik kurumlarının işleyişinde ciddi noksanlıklar var.
Demokratik gerilemenin devam ettiğini, başkanlık sistemindeki yapısal eksikliklerin giderilmediğini kaydeden rapor, “Meclis, hükümetin hesap verebilirliğini sağlayacak lüzumlu araçlardan yoksun olmaya devam etmektedir. Anayasal mimari; yasama, yürütme ve yargı içinde sağlam ve etkili bir kuvvetler ayrılığı temin etmeden yetkileri Cumhurbaşkanlığında merkezileştirmeye devam etmiştir,” tespitinde bulunmuş oldu.
AB raporunda yargının, terörle ilgili kabahat iddialarına dayanarak karşıcılık partili milletvekillerini “dizgesel bir halde” hedef almaya devam etmiş olduğu bildirildi.
Rapor, 2019 mahalli seçimlerinden sonrasında 48 belediye başkanının görevden alındığını anımsatarak, “İktidardaki koalisyon hükümetinin karşıcılık partilerinden belediye başkanları üstündeki baskısı, mahalli demokrasiyi daha da zayıflatmıştır. Karşıcılık partilerinin belediye başkanları, yönetimsel ve adli soruşturmalarla karşı karşıya kalmıştır. Güneydoğu’da mahalli demokrasi ciddi şekilde engellenmeye devam etmiştir. Güneydoğu’da zorla görevden alınan belediye başkanlarının yerine hükümet tarafınca atanmış kayyumlar getirilmesine devam edilmiştir,” ifadesini kullandı.
Güneydoğu’da kaygı verici durum

Kaynak, Getty Images
Rapor, Güneydoğu’da durumun “oldukça kaygı verici” olmaya devam ettiğini kaydetti.
Hükümetin Ekim 2021’de Suriye ve Irak’a sınır ötesi operasyon yetkisini iki seneliğine uzattığını ve bu süreçte operasyonların devam ettiğini kaydeden rapor, AB’nin terör sıralamasında yer edinen PKK’nın eylemleri sebebiyle sınır bölgelerindeki durumun istikrarsızlığını sürdürdüğünü belirtti.
AB, Türkiye’nin terörle mücadelesini meşru bulduğunu sadece bunun hukukun üstünlüğü, insan hakları ve temel haklar çerçevesinde yapılmasını icap ettiğini kaydetti.
AB raporuna bakılırsa, sivil topluma ilişkin mevzularda da gerileme sürdü. Sivil cemiyet artan bir baskıyla karşı karşıya ve ifade, toplanma benzer biçimde haklarını sınırlamak durumunda kaldı.
Yargıda da gerileme devam etti
AB’ye bakılırsa, ciddi gerilemenin sürdüğü bir başka alan yargı. Raporda, “2016’dan bu yana gözlemlenen ciddi gerileme rapor döneminde devam etmiştir. Bilhassa, sistemsel olarak yargı bağımsızlığı eksikliği ve başat ve savcılar üstündeki usule aykırı baskıya ilişkin olmak suretiyle endişeler devam etmiştir. Bilhassa Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının uygulanmasının reddedilmesiyle bağlantılı olarak, yargının internasyonal standartlara ve Avrupa standartlarına bağlılığına ilişkin endişeler artmıştır,” değerlendirmesi yapılmış oldu.
İnsan hakları ve temel haklar alanlarındaki kötüleşmenin devam ettiğini, muhteşem hâl esnasında getirilen tedbirlerin birçoğunun hala yürürlükte bulunduğunu anımsatan AB raporu, Türkiye’nin mevzuat ve uygulamalarını Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihadı ile uyumlu hâle getirmesi gerektiği uyarısında bulunmuş oldu.
Raporda, “Türkiye’nin bilhassa Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala davalarında AİHM kararlarını uygulamayı reddetmekte ısrarcı olması, yargının internasyonal standartlara ve Avrupa standartlarına bağlılığı ve Türkiye’nin hukukun üstünlüğünü ve temel haklara saygı gösterilmesini güçlendirme taahhüdü hakkında ciddi endişeye sebep olmaktadır. Avrupa Konseyi tarafınca Kavala davası kararının uygulanmaması sebebiyle Şubat 2022’de Türkiye aleyhine başlatılan ihlal prosedürü, Türkiye’nin Avrupa Konseyi üyesi olarak taahhüt etmiş olduğu insan hakları ve temel özgürlükler standartlarından uzaklaştığının bir başka göstergesi olmuştur,” dendi.

Kaynak, Getty Images
İfade özgürlüğü de sıkıntılı alan
AB’ye bakılırsa ifade özgürlüğündeki ciddi gerileme bu zamanda de gözlendi: “Devlet kurumları tarafınca uygulanan kısıtlayıcı tedbirler ve adli ve yönetimsel yollarla artan baskı, ifade özgürlüğünün kullanılmasını baltalamaya devam etmiştir. Gazeteciler, insan hakları savunucuları, avukatlar, yazarlar, muhalif politikacılar, öğrenciler, sanatçılar ve toplumsal medya kullanıcılarına karşı oluşturulan ceza davaları ve mahkumiyetler devam etmiştir.”
Toplanma ve örgütlenme özgürlüğü mevzusunda daha çok gerilemenin yaşandığını kaydeden rapor, barışçıl gösterilerin yasaklandığını ve güvenlik güçlerinin orantısız güç kullanımının gözlendiğini belirtti. Raporda, en dezavantajlı grupların ve azınlık mensuplarının haklarının daha iyi korunması gerektiği vurgulanırken, “Azınlıklara (bilhassa lezbiyen, gey, bisexuel, transseksüel, interseks ve queer (LGBTIQ) bireylere yönelik toplumsal cinsiyete dayalı sertlik, ayrımcılık ve nefret söylemi hâlâ ciddi bir kaygı mevzusudur,” tespitine yer verildi.

Kaynak, Getty Images
Türkiye’nin sığınmacı politikasına övgü
Raporda, ilerlemenin görüldüğü ender alanlardan biri göç ve sığınma politikası oldu. 2016’da meydana getirilen Türkiye-AB anlaşmasının yürürlükte bulunduğunu, bu tarihten bu yana düzensiz sığınmacı geçişinde oldukça büyük azalmalar bulunduğunu kaydeden rapor, “Türkiye, dünyadaki en büyük sığınmacı nüfuslarından birine ev sahipliği yapmak ve onların gereksinimlerini karşılamak için mühim çabalar sarf etmeye devam etmiştir,” dendi.
Dış politikada Türkiye’nin AB politikalarına uyumunun bir tek yüzde 7 bulunduğunu, Türkiye’nin tek taraflı bir dış siyaset izlediğini kaydeden rapor, Rusya’nın Ukrayna saldırmasıyla başlamış olan harp sürecinde Türk hükümetinin uyguladığı politikayı olumlayan ifadeler içerdi.
Rapor, “Türkiye Ukrayna ve Rusya içinde müzakereleri kolaylaştırmayı ve gerilimin azaltılması ve ateşkesin sağlanması üstünde emek harcamayı amaçlamıştır. Ek olarak Ukrayna tahılının ihracatını kolaylaştırmak için diplomatik bir girişimde bulunmuştur. Ukrayna ve Rusya’nın 22 Temmuz’da İstanbul’da BM ve Türkiye’nin kolaylaştırıcılığında vardığı antak kalma, anlaşmanın uygulanmasında da kolaylaştırma elde eden Türkiye’nin yapıcı görevi olmadan mümkün olamazdı,” dedi. Sadece rapor, Türkiye’nin Rusya’ya uygulanan yaptırımları uygulamaktan kaçındığını ve bu ülkeyle ekonomik ve ticari ilişkilerini geliştirmek için bir antak kalma imzaladığını not etti.
Doğu Akdeniz’de gerilim

Kaynak, Getty Images
Türkiye-AB içinde bilhassa 2020’de yaşanmış olan Doğu Akdeniz gerilimi, son dönemde yaşanmış olan gelişmelerle beraber raporda yer aldı. Türkiye’nin sondaj faaliyetlerine başlamamasına rağmen gerilimin Nisan 2022’de tekrardan ortaya çıktığını belirten rapor, tam üyeler Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Ankara ile yaşamış olduğu sorunlara geniş yer verdi. “Türkiye’nin, BM Şartı’na uygun olarak, emsalsiz bir halde iyi komşuluk ilişkilerine, internasyonal anlaşmalara ve sorunların barışçıl şekilde çözümüne, gerektiği takdirde Internasyonal Hakkaniyet Divanına başvurmak suretiyle, bağlı kalması gerekmektedir,” ifadelerine yer verilen raporda, daha önceki AB zirvelerinde alınan kararlar da anımsatıldı.
Mali riskler arttı, piyasa ekonomisinin işleyişi kaygı verici
Raporun iktisat ile ilgili bölümünde, Türkiye’nin üyelik için ekonomik kriteleri karşılama mevzusunda ileri düzeyde olduğu sadece rapor döneminde ilerleme kaydedilmediği açıklandı. Raporda, “Para politikasının yürütülmesi, kurumsal ve düzenleyici ortam benzer biçimde mühim unsurlarda gerileme olduğundan, Türkiye’nin piyasa ekonomisinin muntazam işleyişine ilişkin ciddi endişeler devam etmektedir,” dendi.
Türk ekonomisinin COVID-19 krizinden kuvvetli bir halde toparlanarak 2021’de yüzde 11,4; Ukrayna savaşı etkilerine karşın 2022’nin ilk yarısında da yüzde 7’den fazla büyüdüğünü kaydeden AB raporu, “Ülkenin aşırı gevşek para politikası ve siyaset güvenilirliğindeki eksiklik lirayı zayıflatmış; resmi enflasyonu yirmi senenin en yüksek seviyesi olan %80’in üstüne çıkarmıştır. İthal malların fiyatlarının yükselmesi, artan belirsizlik ve düşük internasyonal biriki seviyeleri söz mevzusu olduğunda büyük bir kırılganlık olmayı sürdüren dış dengesizlikleri genişletmiştir,” tespitinde bulunmuş oldu.
Rapor, “Bütçenin icrası planlanandan daha iyi bir performans göstermiş; sadece, devlet borcu artmış ve maliye politikası, artan enflasyonu frenlemeye ve mahalli para birimini desteklemeye yönelik başarısız girişimlerin yükü altında giderek artan bir baskı altına girmiştir,” dedi.

Kaynak, Getty Images
Merkez Bankası siyasal baskı altında
Rapor, izlenen politikalar sebebiyle ekonomiyle ilgili başlıklarda kriterlerin karşılanmasında ilerleme sağlanamadığı şu ifadelerle tespit etti: “Iktisat ile ilgili fasıllarda, iktisat ve para politikasında devam eden gerileme, fiyat istikrarının sağlanması ve enflasyon beklentilerinin sabitlenmesinde etkisiz politikalarla kendisini göstermiştir. Merkez bankası halen ciddi siyasal baskı altındadır ve işlevsel bağımsızlığının tekrardan tesis edilmesi gerekmektedir.”
Dışişlerinden derhal tepki
Dışişleri Bakanlığı, geçen senelerde olduğu benzer biçimde, raporun yayımlanmasından derhal sonrasında Ankara’nın raporda belirtilen mevzulara ilişkin resmi görüşünü ve tepkisini yazılı bir açıklamayla iletti.
Raporun, AB’nin “Türkiye’ye yönelik stratejik bakış açısından uzak ve vizyonsuz yaklaşımını” bir kez daha gözler önüne serdiğini belirten Dışişleri, “Aday ülke Türkiye’ye karşı sorumlulukların göz ardı edilmiş olduğu ve çifte standartlı bir yaklaşımın sergilendiği bu rapor, AB’nin Türkiye’ye ilişkin yanlı tutumunun bir başka örneğidir,” değerlendirmesinde bulunmuş oldu.
Dışişleri, raporun bilhassa siyasal kriterler, yargı ve temel haklarla ilgili bölümlerini eleştirirken, “Mesnetsiz iddiaları ve haksız eleştirileri kabul etmiyoruz. Görüşme fasılları önündeki siyasal engelleri kaldırmayan AB’nin, siyasal sistemimize, siyasetçi ve yöneticilerimize, ülkemizdeki temel hak ve özgürlükler ile bazı yargı kararlarına ve terörle mücadelemize yönelik haksız iddialarını tümüyle reddediyoruz,” dedi.
Raporun Doğu Akdeniz ile ilgili bölümün Kıbrıs Cumhuriyeti ve Yunanistan’ın “hukuk dışı ve maksimalist görüşlerini yansıttığı eleştirisinde bulunan Dışişleri açıklamasında, “Raporda Kıbrıs Türklerinin yok sayılması ve ülkemiz ile KKTC’nin görüşlerine hiçbir şekilde yer verilmemesi ise raporun kimlerin çıkarlarını gözeterek kaleme alındığını açıkça ortaya koymaktadır. AB’nin deniz yetki alanlarının belirlenmesinde internasyonal bir yargı organı olmadığını yeniden hatırlatıyoruz. AB’nin bu şekilde hareket etmesi hem kendi müktesebatına hem de internasyonal hukuka aykırıdır,” ifadelerine yer verildi.
AB’nin Türkiye’nin yaptırımlara katılmamasını eleştirmesini “garabet” olarak niteleyen Ankara, “Ukrayna’dan tahıl ihracatının ve savaşan taraflar arasındaki tutsak takasının sadece Türkiye’nin ilkeli yaklaşımı yardımıyla gerçekleşebildiğini bir kez daha vurguluyoruz,” dedi.
Dışişleri açıklaması, “AB mevcut jeopolitik sınamaları dikkate alarak, Türkiye’yi ihtiyacı olduğunda kapısını çalabileceği üçüncü bir ülke olarak değil, görüşme eden bir aday ülke olarak görmeli ve ahde vefa ilkesinin gereklerini yerine getirmelidir. AB’nin raporları, sadece bu şekilde bir yaklaşım benimsendiğinde, tarafımızca ciddiye alınacaktır,” değerlendirmesine de yer verdi.
Yoruma kapalı.